8 Mart 2016 Salı

nebula?


Güneşin merkezinde biten çiçekleri, 
sardıydın ruhumun çarşafına.
Uzayın en boşluğunda süzülürken duyduklarım 
atmosferinde yanan tohumların çıtırtıları mıydı?
Yoksa yükselmiş benliğimin uydurdukları mı,
bilemedim...

Asteroid yağmurlarında ıslandık beraber,
çıplak ayakla uydulardan sekerkene.
Dünya dışı kuşların cızırtıları,
kara deliklerimizi tıkadı da,
ses etmedik olanlara peş peşe.
Astronot olmaya çalışırken döktüğün ter,
mekiğimin zemininde parladı.
Venüs'ün kıvrak kalçalarına diktiğim gözlerim,
senin güvenlik kalkanların ile kesiştiğinde,
utandım...

Hani yine de kızılötesi ışınlarınla okşadın ya beni?
İşte o vakit yörüngene daha sıkı tutunma vaktiydi.
Belki her zaman senin uydun olarak kaldım ama,
yerçekimsiz ortamda sarılıp uyumayı deneyen,
ilk çift bizdik. 
Tarih bunu yazmadı belki.
Ama ben yazdım...

Zihin Hiperaktifi

et yığınları



Beyin lobların birbirine üstünlük kuramadığında başlıyor, senden başka kimsenin işine yaramasını sağlayamadığın akılcı tavrın. Tüm kibirli ve kıskanç reddedişlerin arasında, sağ yükseliyor, coşuyor, kaynıyor, sol yetişmeye çalışıyor. Yetiştiğinde bakıyorsun ki aynısın, hiç bir fark yok. Anlamıyorsun, ta ki nüans oluşturacak parametreler karşına çıkana kadar. Mesela senden başka bir et yığını, hem bu kadar üstün hem de bu kadar kibirsiz olmana delirdiğinde, kendiyle mutlu olamadığı gerçeğinin altında ezilerek senin tevazunun kibrin ta kendisi olduğuna kendini inandırdığında anlıyorsun; yükselmiş, gelişmiş, en son hatırladığın sınırlarını aşmışsın. İlgilenmiyorsun bununla. Seni bu kadar kışkırtıcı kılan da bu zaten. Ama bununla da ilgilenmiyorsun. Herkes sadece göt loblarıyla ilgilenirken, senin beyin loblarını yok saymayagelişin kışkırtıyor bu et yığınlarını.


Omnes